Güçler ayrılığı, sadece bir yönetim ilkesi değil, halkın özgürlüklerini koruyan temel bir kalkandır.

Yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması; adaletin, demokrasinin ve bireysel hakların güvencesidir.  Bu denge bozulduğunda, güç tek bir elde toplanır, hukuk keyfi bir araca dönüşür ve halkın sesi giderek kısılır.

Tarih boyunca gördük ki, gücü elinde tutanların denetlenmediği her sistem, zamanla yozlaşmaya mahkum olmuştur. Yasama, yürütmeyi kontrol edemez hale geldiğinde, hükümet istediği gibi hareket eder. Yargı bağımsızlığını kaybettiğinde, adalet sadece güçlüler için işler. Oysa demokratik bir sistemde, iktidarın hesap verebilir olması gerekir.

Güçler ayrılığı, sadece yönetenleri sınırlayan bir mekanizma değil, aynı zamanda halkın haklarını koruyan bir güvence sistemidir. Çünkü denetimsiz bir yürütme, önce hukuku esnetir, sonra yasaları kendine göre şekillendirir ve en sonunda muhalif sesleri susturur. Otoriterleşmenin ilk adımı, tam da burada atılır.

Bağımsız bir yargı, güçlü bir yasama ve hesap verebilir bir yürütme olmadan demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Güçler ayrılığı, bir ülkenin sadece bugününü değil, geleceğini de belirler. Eğer bu denge bozulursa, kaybedeceğimiz şey yalnızca demokratik haklarımız değil, aynı zamanda yarınlara duyduğumuz güven ve umut olacaktır.

Bu yüzden sormalıyız: Hukukun üstünlüğünü korumazsak, özgürlüklerimizi kim koruyacak?

Selçuk GÜZEL