2 Temmuz 1993, tarihin sayfalarına kara bir leke olarak kazınmış, insanlığın vicdanını yaralamış bir gündür. Sivas Madımak Otel'de yaşanan bu dehşet verici olay, yalnızca Alevi toplumunu değil, tüm insanlığı derinden sarsmıştır. O gün, insanlık onurunun hiçe sayıldığı, Hakk’ın varlığının yok sayıldığı ve zulmün sahneye konduğu karanlık bir gündü. Zahirin kendini güçlü sandığı, ama aslında insanlığın toprağına kan düşen bir gündü.
Pir Sultan Abdal'ın toprağına düşen bu şer, elbette ki sadece Alevi toplumunu hedef almadı. Orada yanan, hakikate inanan, adaleti ve barışı savunan her canın yüreğinde açılan derin bir yaraydı. İnsanlar bu vahşet karşısında tutuşan sadece ateş değil, aynı zamanda vicdanlar, değerler ve insanlık onuruydu.
Özgürlüğe, sevgiye ve kardeşliğe dair en güzel türkülerin söylenmeye çalışıldığı o otelde, insanlığın en kara türküsü yazıldı. Bir araya gelmiş aydınlar, düşünürler ve sanatçılar, bir idealin peşindeydiler: Daha adil, daha özgür, daha insanca bir dünyayı kurmak. Ancak ne yazık ki, o gün Hakk ve hakikat aşkını yüreğinde taşıyan nice can, bu barbarca katliama maruz kaldı.
Madımak Katliamı, sadece bir grup fanatiğin, bir toplumun içinde bulunduğu cehaletin ve radikalizmin sonucu olarak görülemez. Bu olay, kolektif bir vicdan zafiyetinin, insanın insana zulmünün ve adaletsizliğin simgesidir. Bu yüzden bugün, Madımak’ı hatırlamak bir kez daha canımızı yakıyorsa, bunun sebebi insanlığımızın o ateşle test edilmiş olmasıdır.
Bütün bu acıların ortasında, insanlık bir kez daha kaybetti. Madımak'ın dumanı tüten odalarında yankılanan çığlıklar, insanlığın yüzüne tutulan bir aynadır. Ancak bu aynaya bakmak, sadece geçmişi hatırlamak değil, geleceğe dair adaletin, barışın ve hoşgörünün inşası için bir sorumluluk taşımaktır.
Madımak Katliamı’nın anısında, insanlık onurunun yüceltilmesi ve bir daha bu tür acıların yaşanmaması adına, geleceğe dair sağlam temeller atmalıyız. Zira bugün yanan canlar sadece o günle sınırlı kalmadı. Her yıl, o kara günü hatırladıkça içimizdeki ateş yeniden alevleniyor ve insanlık bir kez daha sınanıyor.
Bu yüzden, Hakk ve hakikat aşkını yüreğinde taşıyan her can, bu zulme seyirci kalmamalıdır. Adaletin, barışın ve hakikatin sesi olmak zorundayız. Her ne kadar tarih karanlık sayfalarla dolu olsa da, insanlık onuru, aydınlığa giden yolu bulmayı başaracaktır. Çünkü gerçek gücün, zalimlikte değil, Hakk’a ve hakikate olan sarsılmaz inançta olduğuna inanıyoruz.
Bu nedenle Madımak Oteli'nde yitirilen canları anarken, onları unutmak değil, anlamak ve hak ettikleri adalet için mücadele etmek zorundayız. Gelecek nesillerin daha barışçıl ve adil bir dünyada yaşaması için bu kararlılığı göstermek hepimizin borcudur.
2 Temmuz, bu açıdan insanlığın adalet arayışının simgesi olarak kalmalı ve barış, huzur ve kardeşlik içinde bir geleceği birlikte kurmanın temeli olmalıdır. İnsanlık, bir kez daha kaybetmemek adına, Madımak’ın küllerinden yükselen hakikatin aydınlığında birleşmelidir.
Selçuk GÜZEL